Madrid’e yolumuz ilk defa on yıl kadar önce henüz seyahat etmeye ilk başladığımız dönemde düşmüştü. O zaman çok az zaman geçirebildiğimiz bu şehre bayılmış, hem tarih ve kültür, hem de yeme içme anlamında beklentilerimizi kat kat aşan bu şehre en kısa zamanda tekrar gelmeye karar vermiştik. Araden geçen on yılda İspanya’ya yolumuz defalarca düştü, ülkenin her köşesini gezip aylarca vakit geçirdik ama Madrid’e tekrar gelme fırsatımız olmadı. Bu yıl yolumuz bir iş için Zaragoza’ya düşünce bunu fırsat bilip hemen seyahati uzattık ve birkaç günlük bir Madrid bölümü de ekledik. İyi de yapmışız. Almadovar’ın bütün filmlerine ilham veren Madrid, denize kıyısı olmamasına rağmen hayattan keyif almayı bilen insanları ve enerjisi ile bu farkı fersah farsah kapatıyor. Normalde büyük laf etmeyiz ama İspanya’nın 20’den fazla kentini gördükten sonra Madrid’i görmeyen İspanya’yı tam olarak görmüş sayılmaz diye büyük bir laf ediyor ve tekrar geleceğimiz zamanı iple çekiyoruz.
Madrid hakkında ilk bilinmesi gerekenlerden biri: Madrid’in geceleri yaşayan bir şehir. Bunu söylerken gece hayatından falan bahsetmiyoruz, burada yemekler bile gece 10 ve hatta 11’den sonra yeniyor. İspanya’nın her yerinde bu aşağı yukarı böyle ama İspanya’nın kalbi olan Madrid tabi ki bu konuda da en İspanyol olan bölgelerden. Öğleden sonra dükkanların bile kapandığı uzunca bir istirahate çekilen İspanyollar bunun acısını akşamları uzun uzun yaşayarak çıkartıyorlar. Öyle ki gece 1’de bile meydanlar ve kafeler çocuk bahçesi gibi. Gece geç saatlerde çoğu uyanık olan küçük çocukları bir İskandinav veya Kuzey Avrupalı görse bir kültür şoku yaşamaması gerçekten zor.
Yeme, içme, çalışma ve dışarı çıkma saatlerinizi Madrid standartlarına göre ayarlarsanız, şehrin keyfini hemen çıkarmaya başlayabilirsiniz. İspanya’nın en büyük şehri ve başkenti olan Madrid’de farklı mahalle ve bölgelerin farklı karakterleri var. Her mahallede yapacak farklı şeyler bulup keyfini çıkarabilirsiniz.
Mercadolar
Madrid’in keyfinin en güzel çıktığı yerlerden biri açık ve kapalı halk pazarları olan mercadolar. Bunlar arasında Mercado San Miguel gibi çok merkezi ve turistik olanları da olduğu gibi, her mahallenin kendi sakinlerinin takıldığı daha yerel mercadolar da var. Mercadolara sadece meyve, sebze, et ve balık almak için değil, tezgah aralarında kurulan standlarda taze balık ve tapas atıştırmak veya tektekçilerde oturup kahve veya şarap içmek için de bolca gidiliyor.
Daha sakin ve sadece yerel halkın gittiği bir mercado görmek isteyenler Chueca mahallesindeki Mercado San Anton’a uğrayabilir buradaki yiyecek içecek standlarından İspanya’nın farklı bölgelerine has atıştırmalıkları tadabilirsiniz. La Latina’da ise Mercado Le Cebada’ya uğranabilir.
Puerta del Sol ve Plaza Mayor
Bizce Madrid’in birbirinden güzel mahalleleri varken fazla vakit geçirmeye gerek yok ama gelmişken Madrid’in iki en büyük ve işlek meydanını görmek isteyenler bu iki meydanda ufak bir tur atabilirler. Puerta del Sol’da Madrid’in sembolü olan ayı heykelini görebilir, bir zamanlar engizisyon mahkemeleri ve idamların yapıldığı tarihi Plaza Mayor’da kaldığı kadarıyla eski Madrid’in havasını soluyabilirsiniz.
Chueca Mahallesi
Chueca Madrid’deki en favori mahallelerimizden. Şehrin merkezine yakın ufak bir alana yayılan bu bölgede sıkılmadan saatlerce vakit geçirilebilir. Fazlaca turistik olmayan güzel tapasçıların ve sokak arası tavernalarının en çok bulunduğu yerlerden biri de burası.
La Latina
La Latina biraz daha turistik olsa da klasik eski usül Madrid tavernaları ve tapasçılarının en iyi örneklerini görmek için çok iyi bit bölge. Bu bölgede uğrayabileceğiniz La Chata gibi tavernaların duvar resimleri ve süslemeleri harika.
Malasana Mahallesi
Madrid’de üniversite öğrencilerinin ve hipsterların çokça vakit geçirdiği mahallelerden biri. Üçüncü dalga kahvecilerden, butik bira satan birahanalere ve canlı müzik mekanlarına kadar herşey var. Akşam saatlerinde daha canlı ve keyifli oluyor.
Lavapies Mahallesi
Eskiden nispeten belalı bir mahalle olarak görülen Lavapies de aşırı merkezi konumuyla bugünlerde epey dönüşmüş. Ara sokakları geç vakitlerde hala çok tavsiye edilmese de burası hem şehrin farklı mahallerine ulaşım için merkezi bir konumda hem de son yıllarda burada açılmış yüzlerce kafe, restoran ve tavernada hoşça vakit geçirilebilir.
Madrid Müzeleri
Madrid’in sadece müzelerini gezmek bile günler alabilir. Gittiğimiz her ülkede bolca müze ve galeri görmeye çalışan gezginler olarak Madrid müzelerinin bu konuda çok iyi olduğunu söylememiz lazım. Dünyanın en iyi klasik resim koleksiyonlarından birine sahip Prado, dünyadaki çağdaş sanat müzeleri arasında en iyilerinden olan Reine Sofia ve tasarımı ile mutlaka görülmesi gereken Caixa Forum bunlardan bazıları. Madrid’in büyük ve ünlü müzelerinin çoğu genellikle aynı bölgede ve birbirine yürüme mesafesinde. Şehrin farklı yerlerinde daha küçük ve tematik müzeler de var.
Prado Müzesi
Prado Avrupa’nın en büyük klasik resim koleksiyonuna sahip müzelerinden biri. Özellikle Goya sevenler ve 1600’lerin Hollanda/Flaman ressamlarına ilgi duyanlar buradan çok menun ayrılabilirler. 80 yıl savaşları nedeniyle Hollanda ile büyük kültürel etkileşim yaşayan İspanya Krallığı sonrasında birçok ünlü Hollandalı ressamın eserlerini İspanya’ya taşımış.
Reina Sofia Müzesi
Burası Londra’daki Tate ile birlikte Avrupa’da en sevdiğimiz modern/çağdaş sanat müzelerinden biri. Koleksiyonu kadar binanın iç ve dış tasarımı da harika. Picasso’nun fazlasıyla meşhur tablosu Guernica’da bu müzede görülebilir.
Caixa Forum
Burası Caixa bankasının birkaç yıl önce büyük paralar harcayarak yaptırdığı çağdaş sanatlar müzesi ve galeri. Prado ve Reina Sofia’ya yürüme mesafesinde bulunan Caixa Forum’un bu iki harika müzenin gölgesinde kalmaması için hiçbir masraftan kaçınılmamış.
Müzeler bölgesindeki Atocha Tren istasyonu da Madrid’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Bizim gördüğümüz en yeşil istasyon diyebiliriz.
Botanik Bahçeleri
Yaz sıcağında Madrid’e gittiyseniz bir gün mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri Madrid’in ünlü botanik bahçeleri olabilir. 100 bine yakın bitki, çiçek ve ağaç çeşidinin bulunduğu botanik bahçeleri yakıcı yaz sıcağında hem serin olması hem de ağaçlar arasındaki havuz ve kanallarıyla epey ferahlatıcı.
MADRİD’DE YEME İÇME
İspanyol mutfağı denince akla hala ilk tapas ve paellanın gelmesi bizce zengin İspanyol mutfağı açısından oldukça olumsuz bir durum. Yıllar boyunca İspanya’ya her gidiş gelişimizde bunun daha çok farkına vardık. Bunun bizce birkaç nedeni var:
(1) İspanyol mutfağı yemek ve malzeme çeşitliliği açısından Avrupa’nın en zengin mutfaklarından biri. Türkiye gibi farklı iklime ve bitki örtüsüne sahip bölgelerden oluşan İspanya’da her bölgenin mutfağı da buna göre şekillenmiş. Haliyle İspanya mutfağında tapas ve paellanın dışında binlerce çeşit sulu sebze ve et yemeği var. Örneğin bir Bask mutfağı ile, bir Endülüs, Katalan veya Madrid mutfağı birbirinden tamamen farklı. Sadece tapas ve paella’ya takılıp kalmak ise kesinlikle bu zenginlikleri ıskalamak olur. Madrid ise tüm İspanyanın kesişim noktası olması nedeniyle bu mutfakların hepsinin en güzel örneklerini bulabileceğiniz yerlerden biri.
(2) İspanya dünyada en çok Michelin yıldızlı şef yetiştiren ülkelerden biri – hatta birincisi. İspanyol şefler yaratıcılıkları ve yeni lezzetler bulma konusundaki maharetleri ile dünyaca meşhurlar. Yeme içmeye meraklıysanız bunu da mutlaka hatırlamak lazım.
(3) Paella aslında Valencia bölgesine has ve sadece öğlen yemeklerinde yenen bir lezzet. Tüm İspanya’ya yayılımı ise biraz da turizm sayesinde olmuş. Yani İspanyollar hele ki Madrid’de öyle çok da fazla paella yiyor değiller. Tapas için ise durum biraz daha karışık, İspanya dışındaki İspanyol restoranlarında verilen temel tapas çeşitlerine alışık olanlara Madrid’de her bölgenin yüzlerce farklı çeşit tapaslarından birkaçını deneyip karşılaştırma şansı varlen bu şansı kullanmalarını tavsiye ederiz.
İspanya ve Kuru Et Kültürü: Jamon Iberico Bellota
Meraklılarının çok iyi bildiği gibi İspanya, dünyada en lezzetli ve en çeşitli kuru et ürününün tamamen el işçiliği ve ustalıkla yapıldığı ülkelerin başında gelir. Marketlere kadar giren ve en bilineni Serrano olsa da, İspanyol kuru etlerinin şahı sadece iberik yarım adasında yetişen ve engebeli arazide meşe palamudu yiyerek beslenen siyah cerdo iberico’dan yapılan Jamon Bellota. Kuru etlerin en iyilerinin geldiği bölge ise Madrid’in doğusundan Portekize kadar uzanan Extramadura bölgesi. Bu bölgeden gelen bazı Bellota’ların kilo fiyatı 200-300 Euro’ya kadar çıkabiliyor.
İspanya’nın her kentinde olduğu gibi Madrid’de de yerel halk arasında ün yapmış, kaliteli jamoncular var. Jamonun tadı ve görüntüsü olduğu kadar, kesilmesi ve hazırlanması da bir sanat. Özel bir tezgaha konan jamon, yine özel bir bıçakla çok ince dilimler halinde kesilip hazırlanıyor.
Madrid’de en mütevazi barda bile yiyeceğiniz jamonun diğer ülkelerde yiyeceğinizden kat kat kaliteli ve lezzetli olacağına şüphe yok. Madrid’lilerin çoğu bir şişe şarabın yanına sadece jamon ve peynir tabağı hazırlatarak hem yemeği hem de akşam muhabbetlerini aradan çıkarabiliyorlar. Zincir jamoncular arasında gidebileceğiniz lokal ve iyi mekanlardan biri Enrique Tomas.
Kahvaltı: Churros ve Tostada
Madridliler gibi kahvaltı etmek isteyenlerin iki harika lezzet olan Churros ve Tostada’yı bilmelerinde fayda var. Bunun yanında Madridliler sabah kahvaltılarında tortilla denen patatesli ve soğanlı omleti de severek yiyorlar.
Churros ve San Giles
Churros İspanyolların sabah kahvaltılarında sıcak çikolataya batırarak yediği tulumba tatlısının uzun, ince ve çıtırını andıran hamurlu bir tatlı. Churros’un tabi ki midede ağırlık yapmayanı, çıtır ve yağ çekmemiş olanı makbul. Sıcak çikolata sosunun kalitesi de churrosun kendisi kadar önemli. Madrid’de çok churrosçu var ama tarihi Chocolateria San Giles bunlar arasında en ünlü olanı. Buranın ünü boşuna değil. Buradaki churros’u yedikten sonra diğer mekanlarda churros beğenmek zor oluyor.
Tostada con Tomate
Bu kadar basit bir şeyin bu kadar lezzetli olabileceğini düşünmek zor ama rendelenmiş taze domatesin, hafif kızartılmış ekmeğe biraz sarımsak ve sızma zeytinyağı sürülerek yapılan bu muazzam gıdayı ispanyollar kadar güzel yapan yok. Kahvaltıda tatlı yemek istemeyenlere bir numaralı tavsiyemiz olan bu atıştırmalığın İspanyol mutfağına Katalanların Pa amb tomàquet’inden geldiğini söyleyelim.
Vi Cool by Sergi Arola
İspanya’nın Michelin yıldızlı şefleri çoktur demişken Madrid’e gelince bu şeflerin yemeklerinin tadına bakmakta fayda var. Peki haftalar öncesinden rezervasyon gerektiren, hesabın da epey tuzlu geldiği bu mekanların tadını almanın daha kolay bir yolu yok mu: tabi ki var. Son yıllarda iki ve üç yıldızlı şefler arasında asıl restoranlarının yanında kafalarına göre daha basit yemekler yaptıkları, sokak lezzetleri ile yaratıcı michelin yemek kültürünü birleştirdikleri modern ve rahat mekanlar açmak moda. İspanya’nın en ünlü şeflerinden Sergi Arola’da yıldızlı restoranı dışında hobi olarak Vi Cool adlı mekanı açmış, aynı gün içinde rezervasyon yaptırarak çat kapı gidebilir bol yıldızlı michelin dokunuşu almış İspanyol sokak lezzetlerini nispeten epey makul bir fiyata tadabilirsiniz.
Bahçede Modern Tapas ve Sidra: La Tita Rivera
Madrid’de Tapasçı çok ama güzel yemyeşil bir bahçe içinde, farklı ce modern tarzda yorumlanmış tapaslar yiyip, Asturias ve Bask bölgesinden birbirinden lezzetli cidra – yani elma şaraplarından tatmak için uğrayacağınız mekan burası. La Tita Rivera Madridli gençler arasında çok popüler bir mekan. Mekanın hem tasarımı hem müzikleri güzel.
Kroketler ve Casa Julio
Kroket Hollanda, Fransa gibi başka ülkelerde de örnekleri olsa da İspanya Tapas kültüründe çok önemli yeri olan bir atıştırmalık. Kroketin 80 yıl savaşlarında İspanyollar üzerinden Hollanda’ya geçmiş oabileceği gibi teoriler de var. Galete ununa batırılıp kızartılmış, et, buğday sosu ve sebzeli yoğun bir dolgudan oluşan kroketi her İspanyol şehrinde çok iddialı yapan mekanlar var. Casa Julio, Madrid’de lezzetli ve çıtır kroketleri ile ünlü bir mekan. Bir akşam üstü atıştırmalığı için uğranmasını öneririz.
Tortilla Yemek İçin: Juana la Loca
Burası salaş ve kendi halinde bir İspanyol/Bask tapasçısı iken mükemmel yemekleri ve özellikle tortilla’sı ile Madridliler arasında ün yapmış, çok sevilen bir mekan. Ünü artan mekan renove edilip moder bir hal almış ama yemekleri hala aynı. Özellikle ispanyol tipi yumurtalı, soğanlı, patatesli omlet olan tortilla’yı en iyi yapan yer olduğu söyleniyor – kiz biz de yedik ve harikaydı.
Posada del León de Oro
Tarihi ve karakterli bir yerde yemek isteyenler bu mekana göz atabilir. Bu restoranın yemekleri lezzetli ,olduğu kadar, yüzlerce yıllık ahşap avlulu bir hanın içine kurulmuş mekanın içindeki tarihi ortam da güzel. Haliyle turistler arasında epey bilinen ve sevilen bir mekan.
Dünyanın En Eski Restoranı
Guinness Rekorlar Kitabına göre dünyanın hala faaliyette olan en eski restoranı da Madrid’de. Burası La Latina mahallesinde 400 yıla yakındır açık olan Sobrino De Botin. Burada yemek için haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekecek.
La Latina’daki Tapasçı ve Pintxos’çular Sokağı
La Latina mahallesinde Madrid’in eski ve ünlü tapasçıları ve tapasın Bask versiyonu olan pintxos’çularının bir arada bulunduğu uzunca bir cadde var. Buradaki mekanların bazıları çok ünlü olduğundan 8 gibi tıklım tıklım dolmaya başlıyor. Casa Julio, Casa Lucas, Taberna Txakolina buradaki sevilen tapas ve pintxosçulardan bazıları.
La Carmencita
Chueca mahallesinde, Madrid’liler arasında çok sevilen, eski usül bir İspanyol tavernası. Bu mekanın yılanbalığı özellikle methediliyor. Madrid’de bile olsa mutlaka paella yemek istiyorum diyenlerin de mutlaka uğraması gereken yerlerden biri.
Taberna Albur
Malasana mahallesinde, ne eksik ne fazla tam bir Madrid tavernası. Lokal yemekler, makul fiyatlara yenebiliyor. Burada yiyenlerin hemen tümü Madridli.
İspanya Butik ve Küçük Biracılığı – Irreale ve La Tape
Hobimiz olduğu için gittiğimiz her ülkede mutlaka farklı tür ve tatlarda bira üreten yerel bira üreticilerinin biralarını tatmaya çalışıyoruz. İspanya da İtalya gibi son birkaç yılda artizan küçük bira üreticiliğinin çıkış yaptığı ülkelerden. Hem tür hem de bu biraların bir arada bulunup içilebileceği mekanlar anlamında Madrid’de oldukça fazla seçenek var. Malasana mahallesindeki Irreale bu güzel bira tadım mekanlarından biri. Mekanın amblemi tabi ki bir şerbetçiotu tohumu. Yine aynı mahallede, Irreale’nin yakınlarında diğer bir bol bira çeşitli ve konuya hakim mekan olan La Tape var. La Tape’nin de hem tap biraları hem de şişelenmiş bira çeşitleri bol ve sürprizli.
Leka Leka
La Latina mahallesinde tarihi binaların çevrelediği dar bir sokakta küçük ama en sevdiğimiz kafelerden biri. Huzurlu bir mekan. Bazen canlı müzik de oluyormuş.
Malasana’da Kahve ve Tatlı: Tia Manuela
Malasana semtinde güzel tatlıları ve kekleri olan bir mekan. Bunun yanında yemek yemek isteyenler için pilavdan, tapas çeşitlerine ve burger’lere kadar herşey var.